19 Mart 2010 Cuma

ZOR bir yıl…

ZOR bir yıl…
Bir yıl oldu seni tanıyalı… Şaka gibi sadece bir yıl! Ondan önce nerelerdeydin? Neden karşıma daha önce çıkmadın? Neden sarmadı beni kolların sımsıkı; asla bırakmazcasına? Ve en ilginç olanı yaşananlar nasıl bir yıla sığdı?
Rastlantılarla birleşti aslında yolumuz… Plansız, hesapsız ve ansızın girdik birbirimizin hayatına. İlk başlarda gerçektende zıt kutuplardık birleşmesi hayalden de öte olan… Tanışmamız gibi yaşadıklarımızda plansızdı. Akışına bırakmıştım zaten her şeyi. Belki de tek ortak yönümüz yalnızlığımızdı ve birbirimizi daha çok tanımamızı sağlayan. Yavaşça yaklaştık, incitmedik, konuşamadık ama gerektiğinde hep anlattık kendimizi! Bir şeyler değişiyordu ve artık fedakârlık yapmalıydım. Tabir-i caizse; sahilden topladığım kum tanelerini teker teker avuçlarına taşıdım. Sıkılmadan, yorulmadan ve bir an olsun yılmadan taşıdım sevgimi, bıraktım avuçlarına. Aramızda ki dağlar bile engel olamıyorken azmime bir şeyler de yoluna girmişti. Avucuna bıraktığım her kum tanesinde daha bir sıkı birleştiriyordun parmaklarını; çünkü seninde buna ihtiyacın vardı. Sevgime, içtenliğime kısacası bana. Hayatıma girdiğin zaman seni en iyi betimleyen kelime; ZOR’du. Sana sevgimi belli edebilmek için aşılmaz dediğin dağlarını aşıp avuçlarında biriktiriyordum varlığımı… Çünkü; ben ZOR’u severdim. Ayrıca bu ZOR’luğuda çok sevmiştim; yıllar sonra olmaz denilen şey olmuştu içim yeniden kıpır kıpırdı. Renklerin hepsini severdim ama sarı-kırmızı beni anlatırdı ta ki seni tanıyana dek. Gözlerinin yeşiliydi artık benim için yaşama nedeni… Sarıyla kırmızıya ne oldu deme! Sen bilirsin bir kelepçedir o benim için ölene dek bileklerimden hiç çıkmayacak olan. Avuçların sonuna kadar kumla dolmuştu bir süre sonra, daha fazlası olmazdı, olamazdı değil mi? Bu yüzden başkalarını aradı sadece beni görmesini dilediğim gözlerin! Başkaları ise buna razıydı. Kim istemezdi ki bunu? Ve hiçbiri beni bilmiyordu ki; hiçbiri seni benim kadar sevemezdi. Onları da suçlamıyorum bu yüzden… Sen yalancı gülüşlere kandığında ilk kum tanesi kayıp, gitmişti avuçlarından; farkında değildin ama o anda başlamıştı tükenişimiz…

Sen kör oldun göremedin. Ben dilsizdim söyleyemedim. Sonumuz ise kaçınılmazdı; Gittin…
‘’ Evet ilk giden değildin ama giderken en çok acıtan SEN’ din. Tabii en acıtan SEN olacaktın. Çünkü daha önce hiç kimse bu kadar sevilmemişti ki, daha önce hiç kimse bana gerçek aşkı yaşatmamıştı ki, hayatımda hiç kimseye senin kadar güvenip aklımın firâr etmesine sessiz kalmamıştım ki... Hayatıma bir sürü figüran girmişti ama o benim esas kızımdı. Esas kız esas oğlanı terk ettiğinde esas oğlan tabii ki dibe vururdu. Çünkü kalbinin yarısı esas kızla birlikte gitmişti.
Hep böyle değil miydi zaten âşık olmak; bir yanın hep sevdiğinledir, o giderse sen yarım kalırsın... Yarım bir insan olarak kötülerin galip olduğu bu dünyada yaşa yaşaya bilirsen ondan sonra... Ben hayatım boyunca bir şeyi hiç anlamadım. Bir ilişkiye başlarken iki kişinin de istemesi gerekiyor ama bitirirken tek tarafın karar vermesi yetiyor. Gidiyorum diyor ve olan gidenin ardı sıra baka kalana oluyor. Allah kahretsin ya! Burada bir haksızlık yok mu? ‘’

Avuçlarından kayıp giden her kum tanesi beni biraz daha sildi hayatından. Biraz daha acıdı daha fazla kanadı yüreğim ve ben bir karar aldım;
Senli cümleleri çıkardım hayatımdan…


Yazmaya çalıştıklarımın son noktası koyabilmek için affına sığınarak (‘’) kesme işaretiyle kısıtlanan alanla bana yardımcı olan biricik dostum Ayşegül’üme sonsuz teşekkürler… Canım dostum sana olan sevgim asla (‘’) kesme işaretiyle sınırlandırılamaz Acılarıyla beni büyütenler size de çok teşekkürler… Ve sen; nefes alışım, kalp atışım… Bizi tüketmeden ne olur geri dön...

1 Bıdı Bıdı:

haitÆnis dedi ki...

Bilinsin ki;Bu yazı eski bir yazı gerçek zamanla tam olarak uyuşmuyor ve bu yazıda bahsi geçen kişi hiçbir zaman geri dönmedi... Dönse belki birşeyler değişirdi ama benim hayatım sadece yerinde sayardı. 2 yıl önce yaşadıklarımı sadece ertelerdim... Bu yazıyı ben okurken sadece onu ne kadar sevdiğimi(zamanında) anımsıyorum... ilk başlarda bende oluşan nefret duygusu nasılda yok olmuş anlayamadım... Bu yazıdaki kişi sana da teşekkürler büyüdüm seninle...

Yorum Gönder

Birşeyler de sen söyle be kardeşim hep ben hep ben nereye kadar?