30 Mart 2010 Salı

Basın Açıklaması...

Birkaç gün önce aldığım karar ile Facebook listemden sildiğim 150 arkadaşın;silinme sebebi aşağıda yazılıdır.

Kendilerine gösterilen saygıyı hiçe sayıp hayatımda ailemden sonra en çok değer verdiğim ikinci varlık olan GALATASARAY'ıma ağza alınmayacak küfürler sarfettiğiniz için artık arkadaş listemde yoksunuz! Bundan sonra da olmayacaksınız! Siz kendinizi gecelik zevklere verin tek maça adam satın! Bu sevda sizin anlayamacağınız kadar büyük! Şunu da bilin ki babam fenevli olsa onu da sevmem! Bende Biliyorum gördüğüm heryere nkfvas yazmayı ama siz saygıdan nasıbını almadıgınız için artık orda olamayacaksınız


Yönetim kurulu adına;
Enis ENİSOĞLU

19 Mart 2010 Cuma

Beni ben yapanlar!!!

değişik birşeyler yazmaya karar derdim hadi hayırlısı:)beni ben yapan şeyleri paylaşırken biraz unutkan olabilirim daha sonra 2 veya 3. versiyonu olabilir bu yüzden =)

* Galatasaray; Sensiz bir hayat düşünemem ki... Beni terketmeyeceğinden bu kadar eminken =) Fani aşklar elbet biter acı verir sonra gider bir tek senin büyük sevgin inan ki ömre bedel... =)

** Ailem; onlara pek belli edemesem de ( huyum kurusun=))onlar gerçekten çok seviyorum bunun aksini düşünemezdim herhalde... beni yeri geldiğinde çıldırtsalar bile her seferinde bir süre sonra bunun benim iyiliğim için olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmak biraz acı olsa da insanı gülümsetiyor =)Onların olmaması gerçeğiyle yüzleşmemek şu anlık en büyük dileğim Allah'ımdan =(

*** Dostlarım; bu başlıkta uzun bir listem olmayacak isimlerini verip onlar rencide etmek istemiyorum =)ama onlar da biliyorlar ki bir elin parmağını geçmiyor sayıları =) Size nasıl teşekkür etsem azdır en paranoyak zamanlarımda hep yanımdaydınız =)ama inkar etmeyin bende iyi bir dinleyiciyim =)Eee! Ne de olsa beraber yürüdük biz bu yollar da beraber ıslandık yağan yağmur da =)

*** Bilgisayarım ; Onu bu liste de ilk beşe sokmasaydım çok büyük haksızlık olurdu =) Siz de ona teşekkür edin sayın okurlarım o olmadan size ulaşamazdım bi de TTNET'e =)

** Lig Tv; Komik gelebilir ama ilk maddenin bir eki her hafta sonu ekran başına geçip o yeşil sahaya tek sefer de 90 4 maçtan takriben 360 dakika bakmanın dayanılmaz cazibesi Lig Tv'yi bu listeye soktu... Teşekkürler Digitürk...( yayın ihaesine 321 milyon $verdiler nasıl teşekkür etmiyim sşimdi ?? ama seneye o pakete bi zam yapın da bak burdan sövmüyor muyum??? söz verdiniz hulaynn zam yok diye =)=)

* Odamdaki Sarı Kırmızı Nesneler; Bana huzur veriyorsunuz her ne kadar İsviçreli Bilimadamlar(bu konuyla ilgili yazı yazmalıyım=)) kırmızının insanı gerdiğini söyleseler bile ben inanmıyorum benim spa merkezim gibisiniz =) Neyleyim sarıyı tek başına yanında kırmızı yoksa; neyleyim tek başına kırmızıyı üzerinde Ay-Yıldız yoksa!!! =) (toplumsal mesajımı da verdim=))


* İskambil desteleri; Poker, 51, batak, pişti(hep yenilsemde!), pis 7'li,king( sadece 2 kere oynasamda) bunları nasıl oynardım siz olmasaydınız... =) bendeki yeriniz ayrı unutmayın =)

** Kitaplarım; Kitaplarım adlı başlığın iskambil destesinden sonra gelmesi biraz ironik olsa da =) üniversite öğrencisiyim ben haliyet-i ruhiye mi anlamanız zor olmamıştır=) tamam kitap okuyorum da entel de değilim zevk almam lazım okurken =) Aynı kitabı 3 kere okuyacak kadar saykoyumdur=) (bkz. Ramses serisi)Niye 3 kere okudun? Gerizekalımısın? bir kere de anlamıyor musun? gibi sorularınıza açığım hepsine verecek cevabım var suskunluğum asaletimdendir :P

*** Cep telefonum; genel amacından bazen biraz caysa da (oyun oynuyorum ya durmadan=)) onsuz da olmaz hatta şimdi yine öttü bir adet günaydın mesajım var =) sana da günaydın yeşimcim =)

*** Rengarenk Kalemlerim; Promosyonlar genel olarak Türk halkına yani bana sana ona hep cazip gelmiştir ama benim için her promosyon bir yana şu eczacılardaki rengarenk kalemler var ya onalar bir yana=) siz de varsa kargo adresimi vereyim de yollayın =) takas kabul edilir =)

** Adriana Lima; Ama evlisin benim değilsin =) eller ne derse desin beni bilen bilir seni taaa fi tarihinden beri takip ediyorum =) hastayım hulaynn sana! Türkiye'de seni kimse tanımazken ben senin hayranındım şimdiki gibi facebook da hayranı olmak kadar basit değildi bu aramızda okyanus var be =)Bırak şu Jaric i ya! tamam onun gibi pırlantalar alamam sana ama biliyorum senin gözün bunlarda değil valla bak çocuğunu kendi çocuğum bilirim 2 tane daha yaparık biri ada bir arda hadi seni de kırmıyım ada gabrielle ve arda carlos olsun latin isimleri de koyalım=) ama gel hulaynnn =)


* Unutkanlığım; Şimdi bunu size kanıtlıyorum aklıma başka birşey gelmiyor çünkü unuttuklarım üzülmeyin bu yazının ikicisini yazmaya karar vermiş bulunmaktayım orda kesin yerinizi bulursunuz ya da 3. de belki 4. de =)


Reklam ücreti alacağım kuruluşlar=)
1 Digiturk
2 TTnet
3 Türk Eczacılar Derneği
4 Galatasaray (senden para alamam=))

ZOR bir yıl…

ZOR bir yıl…
Bir yıl oldu seni tanıyalı… Şaka gibi sadece bir yıl! Ondan önce nerelerdeydin? Neden karşıma daha önce çıkmadın? Neden sarmadı beni kolların sımsıkı; asla bırakmazcasına? Ve en ilginç olanı yaşananlar nasıl bir yıla sığdı?
Rastlantılarla birleşti aslında yolumuz… Plansız, hesapsız ve ansızın girdik birbirimizin hayatına. İlk başlarda gerçektende zıt kutuplardık birleşmesi hayalden de öte olan… Tanışmamız gibi yaşadıklarımızda plansızdı. Akışına bırakmıştım zaten her şeyi. Belki de tek ortak yönümüz yalnızlığımızdı ve birbirimizi daha çok tanımamızı sağlayan. Yavaşça yaklaştık, incitmedik, konuşamadık ama gerektiğinde hep anlattık kendimizi! Bir şeyler değişiyordu ve artık fedakârlık yapmalıydım. Tabir-i caizse; sahilden topladığım kum tanelerini teker teker avuçlarına taşıdım. Sıkılmadan, yorulmadan ve bir an olsun yılmadan taşıdım sevgimi, bıraktım avuçlarına. Aramızda ki dağlar bile engel olamıyorken azmime bir şeyler de yoluna girmişti. Avucuna bıraktığım her kum tanesinde daha bir sıkı birleştiriyordun parmaklarını; çünkü seninde buna ihtiyacın vardı. Sevgime, içtenliğime kısacası bana. Hayatıma girdiğin zaman seni en iyi betimleyen kelime; ZOR’du. Sana sevgimi belli edebilmek için aşılmaz dediğin dağlarını aşıp avuçlarında biriktiriyordum varlığımı… Çünkü; ben ZOR’u severdim. Ayrıca bu ZOR’luğuda çok sevmiştim; yıllar sonra olmaz denilen şey olmuştu içim yeniden kıpır kıpırdı. Renklerin hepsini severdim ama sarı-kırmızı beni anlatırdı ta ki seni tanıyana dek. Gözlerinin yeşiliydi artık benim için yaşama nedeni… Sarıyla kırmızıya ne oldu deme! Sen bilirsin bir kelepçedir o benim için ölene dek bileklerimden hiç çıkmayacak olan. Avuçların sonuna kadar kumla dolmuştu bir süre sonra, daha fazlası olmazdı, olamazdı değil mi? Bu yüzden başkalarını aradı sadece beni görmesini dilediğim gözlerin! Başkaları ise buna razıydı. Kim istemezdi ki bunu? Ve hiçbiri beni bilmiyordu ki; hiçbiri seni benim kadar sevemezdi. Onları da suçlamıyorum bu yüzden… Sen yalancı gülüşlere kandığında ilk kum tanesi kayıp, gitmişti avuçlarından; farkında değildin ama o anda başlamıştı tükenişimiz…

Sen kör oldun göremedin. Ben dilsizdim söyleyemedim. Sonumuz ise kaçınılmazdı; Gittin…
‘’ Evet ilk giden değildin ama giderken en çok acıtan SEN’ din. Tabii en acıtan SEN olacaktın. Çünkü daha önce hiç kimse bu kadar sevilmemişti ki, daha önce hiç kimse bana gerçek aşkı yaşatmamıştı ki, hayatımda hiç kimseye senin kadar güvenip aklımın firâr etmesine sessiz kalmamıştım ki... Hayatıma bir sürü figüran girmişti ama o benim esas kızımdı. Esas kız esas oğlanı terk ettiğinde esas oğlan tabii ki dibe vururdu. Çünkü kalbinin yarısı esas kızla birlikte gitmişti.
Hep böyle değil miydi zaten âşık olmak; bir yanın hep sevdiğinledir, o giderse sen yarım kalırsın... Yarım bir insan olarak kötülerin galip olduğu bu dünyada yaşa yaşaya bilirsen ondan sonra... Ben hayatım boyunca bir şeyi hiç anlamadım. Bir ilişkiye başlarken iki kişinin de istemesi gerekiyor ama bitirirken tek tarafın karar vermesi yetiyor. Gidiyorum diyor ve olan gidenin ardı sıra baka kalana oluyor. Allah kahretsin ya! Burada bir haksızlık yok mu? ‘’

Avuçlarından kayıp giden her kum tanesi beni biraz daha sildi hayatından. Biraz daha acıdı daha fazla kanadı yüreğim ve ben bir karar aldım;
Senli cümleleri çıkardım hayatımdan…


Yazmaya çalıştıklarımın son noktası koyabilmek için affına sığınarak (‘’) kesme işaretiyle kısıtlanan alanla bana yardımcı olan biricik dostum Ayşegül’üme sonsuz teşekkürler… Canım dostum sana olan sevgim asla (‘’) kesme işaretiyle sınırlandırılamaz Acılarıyla beni büyütenler size de çok teşekkürler… Ve sen; nefes alışım, kalp atışım… Bizi tüketmeden ne olur geri dön...

16 Mart 2010 Salı

‘…what does not kill us;just make us stronger!’

‘…what does not kill us;just make us stronger!’ Uykusuz geçen bir gecenin sonunda uyumak için izlediğim bir dizi de söylenen son sözdü bu… İngilizcesi pek de iyi olmayanlar için çevireyim basit olarak ”Bizi öldürmeyen şeyler; daha da güçlü yapar!” … tabii bu söz duygusallığın doruğunda söylenince ister istemez insanı düşünmeye itiyor.

Neler yaşadım? Ne acılar çektim ya da çektiğimi sandım ? bunlar beni öldürmediğine göre demek ki güçlendirdi ne kadar güçlendim? Sorular sorular aklımdaki sorular… size de olmaz mı bazen beyninizi kemirmez mi bu düşünceler???

Akla ilk gelen şey; aşk acısı… daha önceden 2 defa bu acıyı tam derinden hissettiğim için bu konuda fazla düşünmedim ne ilk aşk ne de sonrasında yaşadığım büyük aşk beni öldürmedi peki ya güçlendirdi mi? Kendimi kandırdığım zamanlardan birinde olsaydım “ evet kesinlikle güçlendirdi derdim” şimdi ise daha realist bir durumdayım… bugün yine aynı durumda olsam yine aynı şeyleri yapardım. Yine sınırsız severdim ve yine acıyı ben çekerdim. Beni tanıyanlarınız. “ evet eni aynen öyle olurdu” diyeceğinizden eminim…

Ardından kafama takılan düşünce ise sevgiliden sonra akla gelen insanlardan arkadaşlardan dost sandıklarımdan yediğim kazıklar… sağ olsun çevremdeki insanlar en az aşk kadar acı çektirdiniz bana… Sizden sonra güçlendim mi? Tabiî ki de hayır! İçimde bu kadar iyi niyet varken ve ben bu kadar sorumsuzken yine arkadaşlık dostluk için inanılmaz hatalar yapabilirim… ne demiş ünlü düşünür Feys Buk; İnsan inandığı şeyler uğrunA inanılmaz hatalar yapabilir! Doğru söze ne hacet! Dostlarım arkadaşlarım hatta tanımadıklarım beni sırtımdan vurabilirsiniz çünkü ben gerçekten İnandığım şeyler uğrunA inanılmaz hatalar yapıyorum! Hastayım sana Feys Buk!


Son olarak beni bu aralar en çok zorlayan şeyle ilgili konuşacağım. Çok sevgili Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde heba olan koskaca 5 yılım ve heba olacak yıllarım… Ne yaptıysam olmadı beceremedim bu şehirde yaşamayı fırsat buldukça kaçmaktan başka bir çözüm bulamadım bu acı ve strese direnmek içn… Her şey ortada daha 4 yılı tamamlamadan uzayan okulum için yanıyorum…. İtiraf etmeliyim ki başaramadım ama belli ki T.C K.T. Ü’ de başaramad. Başaramadı çünkü; halen nefes aldığımı hissedebiliyorum… eee nerde o zaman bu güç? Hissedemiyorum! Yoksa ben öldüm mü ? =)


Bahsettiğim şeyleri birleştirdiğimde ortaya tek bir sonuç çıkıyor… Nefes aldığıma göre beden olarak beni öldüremediniz o nedenle üzgünüm ama beni gerek beyin gerek ruh sağlığı gerekse duygusal olarak öldürdünüz! Ruhuma El Fatiha! Amin!

13 Mart 2010 Cumartesi

sadece 1 ay...

düşündüm de birşeyler yazmalıyım buraya... hayatımda neler de değişti son yazımdan bu yana. bir önceki yazımı yazdığımda başına 1 ay içinde bunlara gelecek dese güler geçerdim... ama hayat gerçekten tuhaf... başlasam iyi olacak...

gitmesine çok üzüldüğüm birileri geri döndü bu konuda gerçekten de çok mutluyum aslında o hiç gitmemiş ben gittiğini sandığım anlarda o beni bir şekilde izliyormuş hani herşeyinizi gizleyebildiğiniz paylaşım sitesi var ya orda blog adresimi gizlememişim ve o tüm yazılanları okumuş:) onla ilgili hiçbir şey yazmamış olmam ise tuhaf:) aslında sadece buraya yazılmadı onunla ilgili olan gerçekler... onu ne kadar da özlediğim mesela... iyi ki bana döndün iyi ki varsın...

başka... başka... aylardır hayalini kurduğum gezimi sonunda yaptım tek günde olsa bu sorunlar şehrinden kurtulup evimden sonra en çok huzur bulduğum yere gidebildim... her yer sarı heryer kırmızıydı orda ve avazım çıktığı kadar bağırsamda kimse dönüp napıyor bu deli demedi bana :) işte ben tam olarak orda yaşamak istiyorum orda yaşamam mümkün değil ama en azından yakınlarında olayım Allah'ım lütfen... her ne kadar ayrılığımız biraz acı olsa da beni üzse de ORADA OLMAK MÜKEMMELdi... sen vişne çürüğüne çalan kırmızıyla turuncuya yakın sarı yanyana geldiğinde ne kadar güzel olduğunu hiç farkettin mi? ben bunca yıl farkettiğimi sanıyordum ama oraya gittiğinde anladım ki farketmemişim


on the other hand :) ( halen hazırlığınetkisindeyim demek paragrafa başlarken aklıma bunlar geldiğine göre:) ) bugüne kadar isteklerim hep değişti ilkokuldayken liseli olmak istedim lisedeyken üniversitede üniversiteye geldim keşke ilkokulda kalabilseydim dedim... sevdiğim çiçek bir lilium oldu bir papatya; asla yapmam dediğim şeyleri yaparken hiç düşünmedim öncesini... ve birçok şey değişti zamanla değişmeyen tek bir gerçek vardı o da sen... seni o kadar özledim ki artık ne olur gel... bu yazıyı okuyanların aklından geçecek ilk ismi gerçekten tahmin etmek zor değil ama inanin ki o değil o asla olamaz buraya yazdığım kişi senin kim olduğunu bir tek ben biliyorum ve bildiğim başka birşey ise seni ne kadar istediğim... Gelir misin 3 vakte kadar bilmem ama ben seni hep bekleyeceğim...

haydi bitirelim bu yazıyı... aslında itiraf etmem gereken bir sürü şey daha var ama bırakın da onlar bende kalsın... bu yazıyı kaç kişi okur? bir elin parmaklarını geçer mi bilmem de inşAllah okuyanların işi rast gider:) ookumayanların da rast gitsin :) ben böyleyim işte son paragrafın satırları beni o kadar iyi anlatıyor ki 100000000000000 sayfa yazsam anlatamazdım... Kendine acı çektirmekten hoşlanan ama başkasına kıyamayan saykoyum ben :D