27 Temmuz 2011 Çarşamba

Adaletini S2yim TFF!

Örnek #1 : 19 Mayıs 2007
Sahaya pet şişe yağdırdık
Ama hepsini Eric Gerets 'in alını yaranlardan intikam için yaptık

Sahaya meşaleler attık
Ve tüm bunlardan sonra 5 maç ceza aldık
Biz yaptıklarımızın her zaman arkasında olduk. Cezamızı çektik ve Alnımızın akıyla bir sonraki sezon şampiyon olduk...

Örnek #2 26 Aralık 2010

Galatasaray futbolcusuna küfreden fenevliye saldırdık
bu olayın sonunda toplam altı maç ceza aldık. Cezamızı çektik


Örnek #3 16 Mayıs 2010



Stadı yaktılar

Sahaya indiler 
Ortalığı yakıp yıktılar


Onlarda yaptıklarının arkasında durdular ve sadece 2 maç ceza aldılar



Örnek #4 




Hazırlık maçında basın tribününe saldırdılar sahaya indiler maç yarıda kaldı... Ve sadece 2 maç ceza aldılar



TFF her zaman ki gibi rengini belli etti... 
Aziz Yıldıvımın satın alıp savcilik belgelerinde olmayan kurumları da  var. Bakınız : PFDK

ADALETİNİ S2yim TFF!



25 Temmuz 2011 Pazartesi

Keramet sende olsaydı

Bir adam çok sevdiği bir kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.
Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti.
Daha çok yazdı ve günün birinde çok ünlü bir ozan oldu.
Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama ''merhaba'' dedi.
Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın,''beni tanıdın mı ''dedi.
Adam, ''hayır tanımadım'' dedi.
''Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben. Seni şair yapan kadın''dedi kadın.
Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi:
''Keramet sende olsaydı, kolundaki adam da şair olurdu...''

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kaptan Işıl Alben #10

Işıl Alben!


Orjinal Boyut için resmi tıklamanız yeterlidir.

GALATASARAY PARÇALI GiYER!

Adam haklı beyler GALATASARAY PARÇALI GİYER!






Orjinal Boyut için resmi tıklamanız yeterlidir.
Ya da http://bit.ly/mRruNI linkinden ulaşabilirsiniz

5 Temmuz 2011 Salı

Ne olursa olsun

Ne olursa olsun bazı şeyler hiç ama hiç unutulmuyor. Yeni aşklar, yeni umutlar, yeni heyecanlar sadece acımızı erteliyor…
Yaşanılan şey ne kadar büyükse acısı da o kadar can yakıyor. Ayrılıktan hemen sonra onu unutmak adına attığın adımlar ilk başlarda hep sevgi aşılıyor mutluluğa hasret yüreğine. Başaracağını hissediyorsun. Onu bir kalemde silip; seni yakıp yıktığını, seni yerle bir ettiğini unutacağını sanıyorsun. Bir tarafının hep eksik olduğunu bilsen de yüreğine salgılanan sahte sevgi hormonları unutturuyor sana acılarını bir uyuşturucu misali. Aynaya saatlerce baktığında bile karşındaki yüzün senin olmadığını anlayamıyorsun. Hayatın adına o kadar çok şeyi göz ardı ediyorsun ki; artık çevrendekiler bile seni tanımıyor. Hayatına kendin yön verdiğini zannetsen de; kaderin ağlarını örüyor Tanıdıktır bu duygu; çoğumuz bunu ya yaşadık ya da yaşayacağız kaçınılmaz son bellidir. Acı çekersin, unutmaya çalışırsın, biri karşına çıkar, uyuşup unuttum zannedersin. Ama kader hep ağlarını örer. Beklenen son geldiğinde uyuşturulduğunda farkına varamadığın her şey bir tokat misali çarpar yüzüne. Beklenen son; yeri gelince sende unuttuğu küçücük bir tokayı görmendir; ya da şarkınızın çalmasıdır hiç ummadığın anda. Ondan ayrıldıktan sonra gitmemeye yemin ettiğin kafeye gitmendir yemini unutarak; ona benzettiğin aktrisin filmine rastlamaktır uyumak için bakakaldığın televizyonda. Beklenen son; onun halen kalbinde yaşadığını hatırlatan gerçektir kısacası. Aslında sen hiç değişmemişsindir, içindeki “O” yerli yerindedir. Acıların unutulmamış sadece ertelenmiştir. Ne kadar basit değil mi onu unutmak adına günlerini, haftalarını hatta belki de aylarını heba etmene rağmen aldığın yolun bir arpa boyu kadar bile olmayışı? Ya da senin aylarca onu unuttuğunu sanıp başka tenlerde onu aldattığın gerçeğiyle yüzleşmene sebep olanın sahip olduğu ufacık bir nesne oluşu. Gerçekten de ne kadar basit…